Rüzgar Eken Fırtına Biçer
< - Geri Dön Eklenen Yorumlar Yorum Ekle 

"RÜZGÂR EKEN FIRTINA BİÇER"
Durmuş Yılmaz

    Türkçe ve Ermenice yayın yapan AGOS Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007 tarihinde, saat 14 sularında, İstanbul Şişli'de gazete binasının önünde, uğradığı bir silahlı saldırı sonucunda ölmüştür. Kendisine Tarı'dan rahmet, ailesine başsağlığı diliyoruz.
    Bu cinayet de, tıpkı diğerleri gibi, (Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Çetin Emeç, A.Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu) toplumda derin sarsıntılar yaratacak büyüklükte bir eylemdir. Türkiye'nin gündemini değiştirecek, iç ve dış bir çok olayı unutturacak, kamuoyunu bir müddet meşgul edecektir. Türkiye'nin içinde ve dışında, devletimize ve milletimize çeşitli sebeplerle düşmanlık hissi besleyenler, bu cinayeti bahane ederek, devlete ve millete ve hatta Türklüğe hakaretler edecek, içlerindeki kin ve nefreti boşaltacaklardır. Zımnen Türk Milliyetçilerini suçlayacaklar, kim, "Vatan, Millet, Tarih, Türk, Atatürk." gibi yüce değerleri ağzına alırsa hemen onu ima yoluyla, bu cinayetin ortakları arasına yerleştireceklerdir. Bölücüler, hainler, PKK teröristleri ve yandaşları, koro halinde içlerindeki zehiri kusacaklardır. Zaten şimdiden başlamışlardır. Daha cenaze kalkmadan hemen ellerinde "Kâtil Devlet" yazılı sloganlarla sokaklara koşanların asıl dertlerinin Hrant Dink olmayıp Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğu açık değil midir! Bir müddet bunu izleyeceğiz ve gözleyeceğiz.
    Şimdi bir başka yöne dikkat çekmek istiyorum. Yukarıda kısaca karakter tiplemesini yaptığım yazar, çizer, politikacı, sözde aydın.İşte bu ekip cinayetin fail veya faillerini gizleyen ve onların yakalanmasını zorlaştıran ve belki de imkansız kılacak olan bir paravan görevi üstlenmiş durumdaydılar. Fakat rolleri yarım kaldı. Hrant Dink'in katil zanlısı yakalandı. Zanlı Ogün Samast.
    Önce şu tespiti yapalım: Hrant Dink, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Yani Anayasa'nın 66. maddesine göre Türk'tür. Soy kökeninin hukuken hiçbir değeri yoktur. Ermeni asıllı olması hukuk önünde ne zayıflıktır ne de üstünlüktür. Daha önceki cinayetlerde öldürülen gazeteciler ne ise Hrant Dink de odur.
    Şimdi asıl önemli noktaya geliyorum. Türkiye AB sürecinde yol almaya başlayınca bir takım sözde aydın, küllenmiş veya küllenmeye yüz tutmuş bazı meseleleri eşelemeye başladılar. Bunlardan birisi de Ermeni Meselesi idi. 1990'dan sonra giderek yükselen bir tempo ile içten ve dıştan yükselen ve temelinde Türk Milleti'ni barbarlıkla ve cinayetle suçlayan bu iddialar bazı yazarlar tarafından toplumlar arasında düşmanlığı körükleyecek mahiyette tırmandırıldı. İşte Hrant Dink'in hayatını kaybetmesiyle sonuçlan süreç böyle başladı. Buna "Rüzgar eken fırtına biçer" denir. Durmadan, sonu nereye varır demeden rüzgar tohumlarını saçmayı sürdürdüler. Arkasından gelecek fırtınayı bir türlü görmediler ve maalesef hâlâ da görmüyorlar. Milliyet Yazarı Hasan Cemal dünkü (Pazar) yazısında bu tohumları saçmaya devam ediyor. Kâtil yakalandığı halde o hâlâ Türk Milliyetçilerini suçluyor. Zanlının Ermeni olduğunu bile dikkate almıyor ve, kendisinin çok sevdiği tabirle, ezberini sürdürüyor.
Hrant Dink'in akıbeti kötü olmuştur. Fakat o bu yola etrafındaki dalkavukların tahrik ve teşvikleriyle girdi. 1993 yılında AGOS gazetesini kurup Ermeni Meselesi'ne müdahil olduğu zaman etrafında bulunan bir kısım yazar, çizer, sözde aydın onu daha aşırı yazılar yazmak hususunda sürekli tahrik etmişlerdir. O da bu tahriklerin tesiri ile gittikçe dozunu artıran bir tempoda Türk devletini suçlayan yazılar yazmaya başlamıştır. Artık Hrant Dink Ermeni meselesinde önemli bir yazar(!) payesi kazanmıştır. Her konferansa çağrılmış, her toplantıda kürsüye çıkmış ve konuşmuştur. Konuştukça da Avrupa'dan Amerika'dan, içten dıştan kendisine yöneltilen eleştirilerden sadece lehinde olanları dikkate almış, aleyhinde olanları duymazlıktan gelmiştir.
Sonunda Hrant Dink ölçüyü kaçırmaya başladı. Gittikçe daha sert ve suçlayıcı yazılar yazmaya başladı. Artık geri dönülmez yola girmişti. 2005 yılında yazdığı bir yazıda Atatürk'e dil uzatarak onun meşhur " Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" sözüne isyan mahiyetinde " Damarlarındaki zehirli kanda mevcuttur." gibi bir ifade ile, kendisinin de mensubu olduğu Türk Milleti'ni ve onun yüce Ata'sını aşağılamış ve tahkir etmişti. Bundan dolayı hakkında dâvâ açılmış ve sonunda da mahkum olmuştu. Fakat baştan sona hukukî olan bu davaları yerli ve yabancı dalkavukların kışkırtmalarıyla siyasete çevirmiş, her mahkemeyi bir gösteriye dönüştürmüştü.
Sonuç: Hrant Dink'in katil zanlısı bu gün için Ogün Samast ise de asıl kâtileri, her yazısından sonra ona ".aferin çok iyi yazdın.çok iyi söyledin.."diye alkış tutanlardır. Onun gerçek dostları, "Kardeşim, sen vatandaş olarak Türksün, sen ne Ermenilerin, ne de Avrupalıların Türkiye'deki elçisi ya da temsilcisi değilsin, onların ağzıyla konuşup da kendi devletini suçlama." diye yol gösterenlerdi. Fakat Dink, gerçek dostlarını tanıyamadı. Devletine ve ülkesine karşı, giderek daha da yabancılaşıyor ve sık sık yurdu terk etmekten söz ediyordu. Keşke ölmeseydi, biraz daha yaşasa belki de gerçek dostlarını tanıyabilirdi. Fakat olmadı. Yazık oldu. Ne diyelim, İsa onu saklasın

< - Geri Dön

ÖZ GEÇMİŞ
İLETİŞİM
ZİYARETÇİ DEFTERİ
DİĞER BAĞLANTILAR
ANASAYFA
Vefat ve Teşekkür
GERİ DÖN
Ziyaretçiler
Toplam :   1989468
Bugün :   2
Aktif :   2

Örnek Köy


Anasayfa | Makalelerim | Kitaplarım | Güncel | Anketler | Yazılarım | Tartışalım | İletişim | Ziyaretçi Defteri | Öz Geçmiş

Web Tasarım: www.linearyazilim.com