YİNE LAİKLİK MESELESİ Durmuş Yılmaz
Meclis Başkanı , 23 Nisan kutlama programları çerçevesinde ortaya koyduğu tavırla kamuoyunun tepkisini çekmiştir. Bütünüyle sembolik anlam taşıyan ve yıllardan beri halkın sempati ile izlediği " küçük çocukların makam koltuklarına oturtulması" olayını istismar etmiş ve Meclis Başkanlığı koltuğuna 21 yaşında bir genci oturtarak onun ağzından kamuoyuna ideolojik mesajlar vermiştir. Bu davranış her şeyden önce şık olmamış ve Meclis Baskanlığı gibi bir makamı yaralamıştır. Zira 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'dır. Bu bayram çocukların bayramıdır. Gençler söyleyeceklerini 19 Mayıs'da söylerler. Neyse burayı geçelim ve asıl meseleye gelelim. Meclis Başkanı, çocuk bayramında gençler aracılığıyla yolladığı mesajlarına açıklık getirmek maksadıyla arkadan kendisi de konuşmaya başlamış ve tabir yerindeyse ağzındaki baklayı çıkarmıştır. Bütün siyasî hayatı boyunca olduğu gibi yine aynı nakaratı tekrar etmiş ve lafı döndürüp dolaştırıp laiklik ilkesine getirmiştir. Tek söylediği de "Laiklik yeniden tanımlansın"dan ibarettir. Fakat konuşmalarının içeriği incelendiğinde her ne kadar tanımlansın diyorsa da hiç bir tanımı kabul etmeyeceği gayet açık anlaşılmaktadır. Çünkü, Laiklik Anayasa'nın 24,25 ve 26. maddelerinde hem tanımlanmış hem açıklanmıştır. Şimdi gerçekten iyi niyetli, fikir ve düşünceye önem veren ve laikliği benimseyen bir insanın yapması gereken şey, bu ilkenin, eğer anlaşılmayan tarafları varsa, bunu kendisinin açıklaması ve anlaşılmasını sağlanmakdır. Mademki, Anayasa'nın tanımlamasını kabul etmiyorsunuz o halde siz tanımlayınız da kamuoyu bilgilensin ve tartışsın. Okuyucularımıza yardımcı olmak maksadıyla Anayasa'nın 24. maddesini buraya alıyorum. Önce bu maddeyi bir okuyalım: Anayasa madde 24: Herkes vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. 14. madde hükümlerine aykırı olmamak kaydıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbesttir. Kimse, ibadete dinî ayin ve törenlere katılmaya, dinî inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz. Din ve Ahlak eğitimi ve öğretimi devletin gözetimi ve denetimi altında yapılır. Din Kültürü ve Ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır .Bunun dışındaki din eğitimi ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanunî temsilcisinin talebine bağlıdır. Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukukî temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandırma veya siyasî veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dinî veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz. Anayasanın 25 ve 26. maddeleri de bu konu hakkında daha detaylı hükümler içermektedir. Şimdi, Meclis Başkanına açıkça soruyoruz: Eğer, Anayasada yazılan bu ifadelere her hangi bir şekilde itirazınız varsa, lütfen itirazınızı açıkça dile getiriniz. Bu ifadelerin hangi cümlesini, hangi kelimesini, beğenmiyorsanız, onların yerine ne teklif ediyorsunuz, söyleyin de sizin anladığınız laiklik ne imiş biz de görelim, herkes de görsün. Kaldı ki, siz Meclis Başkanısınız. Meclisde de partinizin yeteri sayıda milletvekili vardır. Eğer değiştirilmesini istediğiniz bir cümle, bir madde varsa getirirsiniz tasarıyı, Meclisde kabul eder yasalaştırırsınız. Hatta Anayasanın 24. maddesini bütünüyle bile değiştirebilirsiniz. Bunu böyle yapmayıp da ima yoluyla konuşmanız, bir yerlere mesaj göndermeniz yoksa başka bir maksat için midir? Sonuç olarak, herkes bilmelidir ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin 3 temel direğinden biri olan Laiklik İlkesi, ( Diğerleri de Misak-ı Milli Sınırları ve Üniter Devlet Yapısıdır), Mustafa Kemal'in büyük bir deha ile ortaya koyduğu ve Türkiye'yi sıradan bir Ortadoğu ülkesi olmaktan kurtaran ve çağdaş ve modern bir devlet yapan temel ilkedir. Devletin hiçbir organ ve kurumunun bu ilkeyi sorgulama hakkı yoktur. Bu ilkeler devletin kuruluş iradesidir, felsefesidir. Bunu herkesden önce Mustafa Kemal'in koltuğunda oturmakta olan Meclis Baskanının bilmesi gerekmez mi!!!
< - Geri Dön |
|