PKK, BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİNİN (BOP) BİR PARÇASIDIR Doç. Dr. Durmuş Yılmaz
Bölücü terör örgütü PKK eylemlerini artırdı. Doğu ve Güneydoğu'da karakol basıyor, polis ve askerlerimizi öldürüyor. Aynı bölgenin yerel yöneticileri ve terör örgütünün siyasal uzantıları artık ima yoluyla değil, açıktan açığa örgütü ve eylemlerini desteklemeye, onları övmeye başladılar. Bu olaylarla eş zamanlı olarak Avrupa Birliği Parlamentosundan 56 kişilik bir grup Türkiye'ye bir muhtıra verdiler ve terör örgütünün eylemleri karşısında polisin sert tutum içinde olduğunu söyleyerek kınadılar. Bütün bunlar karşısında Hükümet Başkanı medya aracılığıyla terör örgütü ile karşılıklı laf yarışına giriyor ve güya ona cevap veriyor. Meclis Başkanı ve Dışişleri Bakanı da durmadan demokrasiden taviz verilmeyeceğini, geri dönülmeyeceğini vs. tekrar edip duruyorlar. ABD tarafından da "bir nalına bir mıhına" tütünden açıklamalar geliyor. Bir taraftan PKK terör örgütüdür" diyor, diğer taraftan da karşılıklı görüşme tavsiyesinde bulunuyor. Yani hükümete terör örgütü ile masaya oturmayı tavsiye ediyor. Fakat kendisine, "El Kaidecilerle neden masaya oturmuyorsunuz ?" diye soran yok. Bu söylediklerimizin hepsi geçen haftanın gazete ve televizyon haberlerinde bütün teferruatıyla yer aldı. Biz bu yazımızda olayları başka bir boyuttan ele alıp irdeleyeceğiz. Artık herkes çok iyi biliyor ki, PKK örgütü Diyarbakır ve Batman sokaklarında gördüğümüz çocuklardan ibaret değildir. Hatta dağdaki silahlı eşkıya da değildir. Örgüt, büyük bir projenin bir aşamasıdır. Öyleyse projenin müellifini bulmak ve onunla konuşmak gerekmektedir. Bu projenin müellifi şu mudur bu mudur demeye gerek yoktur. Müellif bellidir ve o da Amerika Birleşik Devletleri'dir. O halde Türkiye'nin muhatabı ABD'dir. Şimdi gözlerimiz 20 yıl önceki döneme çevirelim, hafızalarımızı yoklayalım. Bir zamanlar bir "Çekiç güç" vardı. Merkezi Silopi idi. ABD Irak ve Türkiye sınırlarını yeniden çizmiş ve bu sınır içini kontrolü altına almıştı. Bizim elimizdeki Türkiye haritası üzerinde Türkiye - Irak sınırının bir başlangıç ve bir de bitiş noktası vardı. Fakat ABD'nin elindeki haritada noktalar bizdeki gibi değildi. Onun haritasında Türkiye Irak sınırı farklı noktalardan geçiyordu. ABD'nin bu uygulaması o zamanlar Türkiye'yi ikiye bölmüştü. Bir kısım aydın ve yönetici bu uygulamanın Irak'dan kaçacak Saddam Hüseyin karşıtlarını himaye etmek amacına yönelik olduğunu; Türkiye'nin burada çok önemli bir iş yapmakta olduğunu; ABD'nin bizim müttefikimiz ve dostumuz olduğunu vs. söyleyip durdular. Hatta bu tezlerine destek bulabilmek için Saddam Hüseyin'in Irak'da sadece Kürtleri ve Şiileri değil, Türkleri (Türkmenler) de ezmiş olduğunu ve bunun için Saddam rejiminin yıkılması hususunda Türkiye'nin de üstüne düşeni yapması gerektiğini yazdılar ve söylediler. Diğer bir aydın grubu ise, bu Çekiç Güç" denilen uygulamanın Kuzey Irak'da bir Kürt devleti (Kürdistan) meydana getireceğini, bu gerçekleşirse olayın Türkiye'ye de sıçrayacağını ve "İki Kürdistan'ı Birleştirmek." gibi bir eyleme girişeceklerini, bu düşüncenin 1920 tarihinde Batılı güçlerin denedikleri bir proje olduğunu, ve Batı'nın bu düşüncesinden asla vaz geçmediğini ve vaz geçmeyeceğini.yazdılar, söylediler. Biz de bu grubun içindeydik. Fakat birinci grup etkili ve yetkili idi. Onlar ikinci gruptakileri "Sevr Paranoyası" ile suçladılar. Türkiye'nin "Kırmızı Çizgilerinden" söz ettiler. T.B.M.M. her 6 ayda bir Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak yıllarca bu projeyi destekledi. O zamanlar kimse Büyük Ortadoğu Projesinden bahsetmiyordu.ABD yetkilileri de "Kurbağayı ürkütmemek" kabilinden olsa gerek projeyi ağzına almıyordu. Fakat Milliyetçi Türk aydınlarının önemli bir bölümü bu projeden haberdardı ve herkese anlatmaya çalışıyordu. Aradan yıllar geçti. Her türlü tedbir güya alındı, fakat proje ilerledi. Nihayet 2000'lere geldik. ABD yüzündeki maskeyi kaldırdı ve gerçek yüzünü gösterdi. Büyük Ortadoğu Projesi bütün çıplaklığı ile ortaya çıktı.Daha da önemlisi, vaktiyle Türkiye'nin tam destek verdiği Çekiç Güç uygulaması meğer Irak'ın işgali ve Kürdistan'ın kurulması için yapılan çalışmalarmış. Şimdi Kuzey Irak'da bir devlet var. Adı: Kürdistan. Artık ABD'de, AB de bütün Batı, bu adı telaffuz ediyor. Sadece onlar mı? Hayır, bu projenin uygulanmasında kendilerine görev verilen Türkiye'deki bir çok siyasi veya idari görevli. Bunlar içinde Parti Başkanları, Belediye Başkanları, hatta üst seviyede bir çok kamu görevlisi maalesef vardır. Bunların hepsi bu projenin uygulanmasında görevlidirler. Hedef ve amaç bellidir: Sevr Haritasını Yürürlüğe Koymak. İşin aslını bir kere daha tekrar edelim: Bu, "Büyük Ortadoğu Projesi"dir. Müellifi ABD'dir. Avrupa da kendi menfaatleri açısından desteklemektedir. Bu proje 1980'li yıllarda a Ronald Reagan zamanında uygulamaya konulmuştur. Rus işgali karşısında Afganlıları; Humeyni rejimi karşısında Irak'da Saddam Hüseyin yönetimini desteklemişlerdir. Bu "Dış Politika çıkarması" ABD'nin Ortadoğu bölgesine nüfuz etmesini sağlamış, hatta sempati ve prestij kazandırmıştır. Daha sonra Bill Clinton zamanında ABD Çeçenleri desteklemiştir. Baba Bush zamanında Körfez harekatı ile Basra Körfezi işgali tamamlanmıştır. Küçük Bush da Irak ve Afganistan işgalini tamamlayarak projenin önemli bir bölümünü hayata geçirmiştir. Artık açıkça söyleniyor ki, bu proje Fas'dan Hazar Denizi'ne kadar bütün bir bölgeyi içine alan bir "Neo-Emperyalizm" projesidir. ABD Dışişler Bakanı, bunu birkaç defa açık açık söyledi. "Bölgede suç örgütleri vardır, biz bunları yakalamak için suç işlemelerini beklemeyeceğiz" dedi. ABD Dışişleri Bakanı terör örgütü deyince bizim safdiller PKK'yı kastettiğini zannediyorlar. Oysa ABD literatüründe terör örgütü ABD menfaatlerine zarar verenlerdir. Kimse kendini de başkalarını da kandırmasın ve doğruyu kabul edelim.
< - Geri Dön |
|