|
ABD İLİŞKİLERİNDE "ZOR YILLAR" GELİYOR
Doç. Dr. Durmuş Yılmaz
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Douglas Feith açıkladı: Kamuoyunun desteklemediği ilişki sürdürülemez.
ABD'nin , 1990 yılından bu yana, yani son 15 yıldır yürütmekte olduğu Ortadoğu politikası Türk halkını Amerikan karşıtı yaptı. İngiliz yayın kuruluşu BBC'nin geçtiğimiz günlerde sonuçlarını açıkladığı bir araştırmaya göre Türk halkının %82,8'i ABD'nin bölgeye ve ülkemize zarar verdiğini düşünüyor. ABD'nin Ortadoğu politikalarını onaylamıyor. 1 Mart 2003 tarihinde TBMM'de reddedilen tezkerenin altındaki gerçek de budur. Bir başka gerçek de şudur: Son 60 yıllık dönem ele alındığında, Türk halkının ABD yönetimine güvensizliği en üst seviyeye çıkmıştır. Halkta oluşan bu yüksek "güvensizlik" muhakkak yönetime yansıyacak ve hükümetler (Erdoğan Hükümeti ve sonrakiler) halkın duygularını dikkate almak zorunda kalacaklardır. Yani Türk-ABD ilişkileri önümüzdeki yıllarda daha da gerilecektir. Douglas Feith'in yukarıdaki sözü de buna işaret etmektedir.
Peki ne oldu da Türk halkı ABD'den soğudu, güvenini yitirdi? Bizim değerlendirmemize göre cevap şudur: ABD yönetimi Türk halkını aldatmıştır! Evet, gerçekten ABD Türk halkını aldattı. 1990 yılından itibaren Türkiye ABD'nin Kuzey Irak'ı (36. Paralel) Irak devletinin elinden almış, yani ayırmıştır. "Çekiç Güç" diye adlandırılan ve Türk Hükümetlerini desteği ile oluşturulan ve Türkiye'den yönetilen bir güçle Kuzey Irak'da yeni bir oluşumu başlatmış ve Irak Kürtlerini siyaseten ve ekonomik olarak hem bilinçlendirmiş, hem de güçlendirmiştir. Türkiye'yi rahatsız etmeyeceğine söz vermiş olmasına rağmen bunu yapmamış, Kuzey Irak'da "Kürdistan" devletinin temellerini atmış, hatta devleti fiilen hayata geçirmiştir. Diğer taraftan PKK'yı temizlemek bir yana tam aksine onların da hamisi olmuştur. Bu uygulama ile Türk halkı ABD yönetimine güvenini yitirmiştir. Bu birinci noktadır. İkinci gelişme, ABD'nin Irak'ı işgalidir. Irak Türkleri Amerikan işgali karşısında tarafsız kalmışlar, ne direnişçilerin ne de işgalcilerin yanında yer almışlardır. Bu tarafsızlık, esasen, ABD'ye dolaylı bir destek demektir. Fakat ABD bunu hiç dikkate almamış ve Kuzey Irak Kürtlerini daha da güçlendirmek için Türkleri ezme yoluna gitmiştir. Aralık 2004 tarihinde Telafer`deki baskın ve katliam Türklere ve hatta Türkiye'ye göz dağı maksadıyladır. Daha önce Süleymaniye'de Türk askerlerini göz altına alma olayı da ( Askerlerin başına çuval geçirme işi) aynı maksada yöneliktir. Bunlardan başka Ocak 2005 tarihinde 6 Türk güvenlik görevlisinin Musul yakınlarında şehit edilmesi, Türk kamyon şoförlerinin öldürülmesi ve Türkiye'yi küçük düşürücü pek çok eylem Türk halkında ABD yönetimine karşı bir nefret ve hatta düşmanlık duygusunun oluşmasına yol açmıştır. Bütün bunların üstüne ABD'nin Suriye ve İran'ı sürekli tehdit ederek bölgeyi germeye devam etmesi bu nefret ve düşmanlığı daha da körüklemektedir. Bütün bunlara rağmen, eğer oranı %80'i geçen bu nefret sokaklara dökülmüyor ve ABD'ni protesto eylemleri yurdu sarmıyorsa bu Türk halkının hâlâ akl-ı selimden ayrılmadığını ve duygularını bastırabildiğini göstermektedir. Fakat unutulmamalıdır ki, bastırılmış nefret duyguları pimi çekilmiş bombalar gibidir. Uzun süre elde tutulamaz!
Sonuç olarak: Türkiye'de ABD karşıtlığı çok hızlı bir yükseliş trendindedir. Yakında tüm siyasetini ABD karşıtlığı üzerine oturtacak siyasetçilerimiz meydanlara çıkacaktır. Halkta biriken kin ve nefreti oya dönüştürebilirler. Bu politika siyasetin belirleyici argümanı olabilir. Bu siyaseti benimseyen siyasal partiler ciddi oy artışı sağlayabilir ve TBMM'de gruplar oluşturabilirler. Hatta kısa vadede düşünülecek olursak , TBMM'nin bu günkü kompozisyonu bozulabilir, AKP ve 59. Hükümet ciddi sıkıntılarla karşılaşabilir. Türk-ABD ilişkileri telafisi zor yaralar alabilir.
Hükümet halkın duygularını doğru okumalı ve ABD yetkililerine aktarmalıdır. Başbakan ABD'li muhatabına "Bu böyle gitmez!" diyebilmelidir.
< - Geri Dön |
|
