TÜRKLÜK ŞEMSİYESİ, YUSUF DÜLGER`İN YAZISI |
TÜRKLÜK ŞEMSİYESİ, Yusuf DÜLGER, 24 OCAK 2013
(Prof. Dr. Durmuş Yılmaz’ın Aziz Hatırasına)
Dört yıl önce bir yaz günüydü. Rahmetli Durmuş Yılmaz ile telefon görüşmesi yaptık, sohbet edelim dedik. Aydemir Sezginer Ağabeyimizin işyerinde buluşmaya karar verdik, buluştuk. Hal-hatır soruştan sonra Türkiye’nin gündemine girdik. O günlerde Recep Erdoğan 36 parçalı alt kimliklere kafayı takmış, Türk deryasını taşlıyor, Türkiye’yi çok kimlikli AŞ.’e dönüştürmek için aklına geleni söylüyordu. Konu bu olunca Durmuş Yılmaz bir şemsiye örneğiyle Türkiye’deki Türkler ile Türkiye Cumhuriyeti’ni açıklamaya çalıştı. Şunları söyledi:
“Türk milletini bir şemsiyeye benzetebiliriz. Bu şemsiyenin demir çubuğu Türk ırkı, telleri de çubuğa bağlı Laz, Çerkez, Kürt, Abaza, Boşnak, Arap vs olsun. Teller çubuğa bağlı olursa şemsiye olur. Tellerden biri/birkaçı kırılsa, gövdeden kopsa şemsiye iş görmez. Türkiye’deki Türkler ve diğer ırklar da böyledirler; birbirlerinden koparlarsa dağılırlar. Bazı Kürtler Şemsiyenin demir çubuğundan kopmak istiyorlar. Koparlarsa pişman olurlar.
Şemsiyenin kumaşı Türkiye Cumhuriyetidir. Türkiye Cumhuriyeti hepimizi koruyor. Biz TC’ni birlikte kurduk. 1924 Anayasamızı yaparken Siirt Mebusu Mahmut Bey şunu söylemiştir: “Ancak Türklüğün camiasıdır ki bütün uruku (ırkları) cem etme (birleştirme) kabiliyetine haizdir.” Dersim Milletvekili Diyap Ağa Atatürk’ün yanından ayrılmadı, Kurtuluş Savaşı’nda meclis’in Kayseri’ye taşınmasına bile karşı çıktı. Başbakan ve siyasi Kürtçüler yanlış yapıyorlar.”
Hoca’nın şemsiye benzetmesi nefisti. Dedim ki: Hocam bir şemsiye çizelim. Çizdik. Yeri geldikçe bu şemsiye örneğinden yararlanırım diye o çizimi sakladım. Hocamın hatırası olarak o çizimi bu yazıya ekliyorum.
Siirt Mebusu Mahmut Bey ve Bugünkü Kürt Milletvekilleri
Mahmut Bey’in düşünceleriyle bugünkü siyasi Kürtçülerin düşüncelerini aklın öncülüğü ve tarihin gerçekleriyle değerlendirirsek, Mahmut Bey’in olumlu ve gerçekçi olduğunu görürüz. Mahmut Bey: “Bizi Türklük kavramı birleştirir” diyor. “Türklük” kavramından rahatsız olmuyor, gerçekçi konuşuyor.
Türkler hep toparlayıcı ve kucaklayıcı oldu, devletsiz kalmadı. Türklerin bu özellikleri diğer ırklar için söylenemez. Biz Kürtleri dışlamadık, haklarını yemedik, “ne haliniz varsa görün” demedik; kendileriyle akraba olduk, yurdumuzu birlikte savunduk. Günümüzdeki Kürtçüler bu gerçekleri görmüyorlar, “federasyon” isteğiyle, “ya anayasaya bizim de adımız yazılsın, ya da anayasadan Türk adı silinsin” dayatmasıyla köprüleri atıyorlar.
Bize acı çektirirseniz!
Türk milletinin sessizliğine bakarak şımaranlar yanlış yaptıklarını anlayacaklar.
Tek bedende çift baş olmaz. Türklük ve TC bir bütün aşktır; aşk bölünmez.
Biz ne yedi kocalı Hürmüz’üz, ne de Bremen Mızıkacılarıyız.
İllaki çokluk ve bütünü parçalama derseniz, “devletimizi kuracağız” derseniz, bize acılar çektirerek farklılıkları dayatırsanız, kolumuzu bükerek bizi bir yere getireceğinizi sanıyorsanız; yanılıyorsunuz!
Sonra, “eskiye dönelim” dersiniz ama iş işten geçer.
Biz ayakta durmasını, buhranları aşmasını biliriz. Biz hiç esir olmadık. Biz hiç devletsiz kalmadık. Büyük Selçuklu Devleti yıkıldı, Beylikleri kurduk. Bir beyliği büyük bir imparatorluğa dönüştürdük. O imparatorluk daha çökmeden TC’ni kurduk.
Eğer biz yeni bir Beylikler dönemini yaşarsak, yeni bir büyük devletle, modern ve güçlü bir yapılanma ile yine ortaya çıkarız.
Diyap Ağa ve Mahmut Bey’i örnek alırsanız iyi olur.
Atatürk’ün tahlilleri
“Türklük Şemsiyesi”nin altında yer alan Atatürk’ün sözü doğru bir hükmün ifadesidir, bir realitedir. Durmuş Yılmaz Atatürk’ün bu sözünü aynan söylemiş, ben de yazmıştım. Bugünkü ifadesiyle Atatürk şunu söylüyor:
“Biz birleşmiş, bir cinsten oluşmuş tek milletiz.”
Merhum Yılmaz o günkü sohbetimizde Atatürk’ün “Türklük ve Türk milleti” anlayışına ilişkin başka sözlerini de söylemişti. Müsveddemizin altında yazılı o sözleri de bugüne ışık tutması için aktarıyorum.
“Rum ve Ermenilerle mütecanis hale gelemedik. Bunlar garbın içimizdeki uzantısı gibi kaldılar. Milletimizle mütecanis hale gelemediler…”
“Türkiye devletini kuran halka Türk halkı denir.”
Rum ve Ermenilerle mütecanis hale gelemeyişimizin sorumlusu biz değiliz. Bunda inanç ve kültür farklılığı etkin olduğu gibi, Batılıların bizi Anadolu’dan temizlemek için Rum ve Ermenileri kışkırtmaları da etkili olmuştur. Sevr Haritası bizim bu iki milletle niye mütecanis hale gelemediğimizi gösterir. Sonra Batılılar, “azınlık hakları” gerekçesiyle Lozan anlaşmasını hükümsüz kılmak için uğraştılar, bugün “ikiz yasaları, uyum yasaları” ile Türkiye’yi bulmaya çalışıyorlar.
Hatırlayalım; üçlü koalisyon hükümeti Sevr’i hortlatacak “ikiz yasalarını” AB’nin isteğiyle parafa etti, AKP hükümetleri de “uyum yasaları” ile bölünmenin önündeki hukuki engelleri kaldırdı. Artık biz, “önemli olan güvendiğim kişi ve partilerin yaptıklarıdır, adları ve sloganları önemli değildir” demeliyiz.
Sonuç:
1) Altında barındığımız “Türklük Şemsiyesi” bir nimettir. Bu şemsiyenin ana gövdesi olmazsa telleri dağılır. Şemsiyenin gövdesi dururken tellerinden biri koparsa yerini boş bırakmayız ama kopan tel tutunacak gövde bulamaz, çöplüğe atılır.
2) Siyasi Kürtçüler Batı’nın parçalayıcı teorisyenlerini dinleyeceklerine Diyap Ağa, Mahmut Bey ve Mustafa Kemal Atatürk gibilerini dinleseler doğru yaparlar.
3) Durmuş Yılmaz dopdolu bir bilim adamı, iyi bir tarihçi, kendini Türk milleti ve TC’ne adamış bir idealistti. Türk milliyetçileri kendini tanıyıp değerlendirmede yetersiz kaldı. Hoca’nın önü açılsaydı Türkiye kazanırdı. Hayatta olmadığına göre; partisi MHP, öğrencileri ve ilgili çevreler Hoca’nın geriye bıraktığı kitap, makale ve anılarını yayın hayatımıza kazandırmalılar. Hiç değilse Hoca’dan böyle yararlanalım.


< - Geri Dön |
|