HASTALIĞIMIN SEYİRDEFTERİ 4.BÖLÜM
< - Geri Dön Eklenen Yorumlar Yorum Ekle 

15.09.2011:Bugün tedavide 2. Küre başlamak için hastanedeyiz.217 NOLU odayı bizim için hazırlamışlar. Personeli tanıyoruz. Hepsi hoş geldiniz dediler ve birkaç saat arayla kan idrar ,ateş, tansiyon ölçümleri başladı.Akciğer filmi çekildi. Bu filmi çok istiyorlar. Ciddi bakıp bakmadıklarını bilmiyorum. Bu arada arkadaşım Ahmet Elbi gene bir sorun çıkmış hastanedelermiş. Meral çıkıp onlarla görüşüyor.  Neslihan (kızları) çikolata göndermiş Sevimli çok sempatik bir kız.Geceyi rahat geçirdim.Bel ağrılarım azaldı.Daha rahat hareket edebiliyorum fakat 2 saate bir kan alımı ateş tansiyon ve çok su içtiğim için tuvalet ihtiyacı uykumu bölüyor.Fakat bundan bir şikayetim yok.

16.09.2011:Yine güzel bir güne uyandık. Odamız Konya’yı yukarıdan gördüğü için manzara çok güzel.Sabah güneşin baklava tepsisi gibi yükselişini seyrediyoruz.Bir gün daha sağlıkla uyandığımız için tanrıya şükrediyoruz.Sonra kahvaltı arkasından sonuçlar geliyor.Meral hemen sonuçları bana okuyor.Yine her zamanki gibi sonuçlar güzel ama ben hastayım.! Sonra Kadir abim geldi. Kemoterapi ilacımı aldık. Arkasından Dr. Aynur Hanım geldi. Çok iyi sonuçlar aldığını söyledi. Tekrar talimat verdi. Bir kan daha alındı. Arkadaşlardan arayanlar oluyor.Muammer Yücel, İstanbul’dan Zafer Sarıtaş Elektrikçi Sait usta aradılar.Konuştuk.Aynur Hanım her gelişinde “nasılsınız” diyor. Bende bu sefer geldiğinde “Siz söyleyin ben nasılım “dedim.”Sayfalarca tahlil sonuçları var.Bunlar neyi gösteriyor” dedim.”çok iyi çok iyi ,iyi gidiyoruz.” dedi. Başkent hastanesi baş hekimi Dr.Sait Karagül aradı. Çok pozitif bir insandır. Arkadaşlığı çok candandır. Biz onlarla ailecek Kıbrıs’a ve Suriye’ye gittik. Biraz konuştuk. ”Geçmiş olsun” dedi. Sonra ekledi ”ben telefonla da tanı koyabilirim. Sesin çok iyi geliyor, belli ki tedaviye bünyen çok iyi cevap vermiş, kısa zamanda iyileşeceksin.”dedi. Teşekkür ettim. Yanında İbrahim Altay vardı. O da çok eski vefalı bir dosttur. Ona selam gönderdim. Akşam üzeri son tahlil sonuçları geldi. Bu farklı bir sonuç (nefelometrik)test.4 bulgu var, 3 tanesi referans dışında . Bu biraz bizi endişelendirdi.Pazartesi doktorum bakar ve bizi aydınlatır. Ve bir akşam daha oldu. Hastane günleri sıkıcı geçmiyor,  zira 2 saat arayla hemşire asistan doktor yada personel odaya geliyor. Sürekli bir hareketlilik var. Telefonla arayanları da bunlara ekleyince nerdeyse yoğun bir mesai içindeyiz.

17.09.2011:Günümüz gene rutin başladı. Kahvaltı,ilaçlar,kontroller,öğle yemeği Dr.İlknur Hanımı bekledik ama gelmedi.Gece sırtımın alt ve yan tarafında hafif kabarıklıklar oluştu.Sağlık memuru nemli bez koymamızı önerdi. Nöb.Dr. serum içinde anti alerji verdi. Sabaha biraz köreldi. kabarıkların patlamamasını söyledi. Öğleden sonra çocuklarım ve Beyhan hanım geldiler. Sabiha bana sarma yapmış. binanın önüne çıktık. Biraz oturduk. Batuhan oynadı. Bizde onu seyrettik. Sonra odamıza çekildik. Dr. İlknur Hanım geldi. Sırttaki kabarıklıklara baktı.Anlayamadı.”Pazartesi hocalara soralım “dedi.

18.09.2011:pzr: Güneşi gördük ve tanrıya şükrettik. Günümüz her zamanki gibi başladı. Kahvaltı,ilaçlar,tahliller,ateş,tansiyon. Saat 10.30 da Cihangir geldi. Biraz oturduk. Sonra onu İstanbul’a yolcu ettik.Öğleden sonra Veli Gülmez abiyi aradım.Çok merak ettiğini biliyorum.Rahatsız etmemek için arayamadığını söyledi.Elif ablayla beraber çok dua ettiklerini anlattı.Çok memnun oldu.Sonra Hayri Şenol aradı.Biraz konuştuk.İki gündür sırtımda sol yukarıda hafif bir ağrı belirdi.Biraz endişelendim.Ama inşallah önemli değildir.Çok sık olmamakla beraber böyle ağrılarım olunca bir parol alıyorum.Bugünde aldım.Hastane günlerim iyi geçiyor.Ahmet Elbi’de hastanede olduğu için Raziye hanım ve Neslihan da buradalar. Meralle görüşüyorlar. Hastane odasında devamlı televizyon seyrediyoruz. Devamlı şehit haberleri (Muhammet Aygör)bugün Bingölde şehit.Siyasetçilerin ağır sözlerle tartışmaları ister istemez moralimizi bozuyor. Türkiye ve dünya meseleleriyle çocuk yaşımdan beri ilgilenen ben, haberlere ilgisiz kalamıyorum ve hatta uzun süredir sitemde değerlendirme yazamadığıma üzülüyorum. Bu hastalık sosyal hayatımı olumsuz yönde çok etkiledi. Konferanslarım, konuşmalarım, sohbet toplantılarım, yazılarım durdu. Ama inşallah toparlanır kaldığım yerden devam ederim. Akşam üzeri annem aradı. Biraz konuştuk.

19.09.2011:Gün her zamanki gibi başladı. Tahlil sonuçları normal. Saat 10.30 da Dr.Aynur hanım geldi. Sonuçların çok iyi olduğunu söyledi. Fakat 2-3 gündür sırt ve sırtın sağ ve solunda oluşan kabarıklıkların zona olabileceğini söyledi. Dermatoloğun görmesini istedi. Kadir abimi arayıp söyledik. Prof. Dr . Şükrü beyi getirdi. Sağolsun Şükrü bey baktı “Yan etki olarak zona ortaya çıkmış” dedi. Hap ve krem tavsiye etti. Islatmayın dedi. Bugün 2. Kürün 2. İlacını aldık. Sabiha geldi.Bugün akşam Bursa’ya gidecek. Güzel kızım benim, çok olgun kendi işini kendi yapıyor. Beraber öğle yemeği yedik. Onu yolcu ettik. Fakülteden arkadaşlar arıyor. Yusuf bey anabilim dalı başkanlığından ayrılmış.Hacı Ahmet bey anabilim dalı başkanı olmuş. Zekeriya Bülbül “nasılsın” demek için aramış konuştuk.

20.09.2011: Gün her zamanki gibi başladı. Kahvaltı, tahlil sonuçları her şey normal. Aynur Hanım sonuçları inceledi. Zonaya baktı “geçecek” dedi. Sabiha Bursa’dan aradı. Yurduna yerleşmiş. Ona sevindik. Aklı başında güzel kızım benim. Sonra Kadir abim geldi, biraz konuştuk. Arkadaşlardan arayanlar oluyor. Ziyaretçi kabul etmiyoruz. Herkes çok anlayış gösteriyor. Bende arkadaş sohbetlerini özledim. İnşallah gene eski günlere döneceğiz.

21.09.2011:çarş: Gene güzel bir gün. İki gündür hafif bir iştahsızlık var. Dolayısıyla halsizlik var. Zona aktivitesini kaybetti gibi gözüküyor. İnşallah iyi olacak. Dr.Aynur hanım geldi. Sonuçlar normal. Ayın 30 unda doçentlik sözlü sınavı görevim vardı. Katılamayacağımı bildiren bir faks çektim. Bilgehan çocuklarıyla gelmiş annesiyle görüştüler. Ben çıkamadım.   Kadir abim gene her zamanki gibi gelip gitti. Dr.Ali Turgay aradı. Zekeriya Bülbül aradı. Konuştuk. Apartmandan Zekeriya beyin hanımı Ayşegül hanım şifa için taze pekmez göndermiş. Yedim. Şifa olur inşallah. Sabiha ile konuştuk. Yurtta ilk gecesini anlattı. Halinden memnun gözüküyor. Merdiveni olmayan ranzanın üst katında yatmış. Aman düşersin dedim. “bir şey olmaz” dedi. Televizyonda sürekli terör konuşuluyor. Sonra Cihangir aradı. Annesiyle konuşmuş. Geceleri düzenli uyuyamadığımdan gündüz çok uykum geliyor.

22.09.2011: Rutin günümüz başladı. Bugün hava bulutlu yağmurlu. Tahliller geldi.Plt 60. Dr.Aynur hanım inceledi  önemli değil” dedi.  Zona neredeyse iyileşti.   Meral bugün eve gitti.  “Mevsimi geçmeden turşu yapayım” dedi.  Malzemeleri  alıp yapmış. İnşallah yeriz.  Meral araba kullanmıyordu.  Sürücülüğünü geliştirmekte geç kaldığımızı fark ettik. Bunu konuştuk ve egzersizlere bugün Bilgehan ile bir saat çalışarak başladılar. Kendisine güveni gelmiş. Kısa zamanda kendisini geliştirmesini söyledim. İnşallah olur. Beraber gider geliriz. Sabiha Bursaya alışmaya çalışıyor. Cihangir işine devam ediyor. Nihan Batuhan çok iyilermiş. Çocuklarımı torunlarımı çok özlüyorum. ÖĞLEDEN sonra Kadir abim geldi. Sağolsun hergün geliyor. Biraz konuştuk. Göz rahatsızlığımı hocanın birisine sormuş  “Miyalomla ilgisi olmayabilir.” demiş. “Tesadüftür” demiş.  “Göz siniri rahatsızlığıdır geçici olması lazım” demiş. Fakat bir aydır hiçbir düzelme yok. Doktorlar 2-3 ay sürebilir demişler. İnşallah düzelir. Telefonla Ahmet aradı. Konuştuk “ben herkesi bilgilendiriyorum” dedi. Ben kendimi iyi hissediyorum fakat iştahım kesildi. Fakat genede iyiyim şükrediyorum. Ve akşam oldu. Bugün hastanede bir ayı doldurduk. Sadece 3 günü evde geçirdik. Öğleden önce Akif Akkuş aradı. Biraz konuştuk. Sağolsunlar herkes takip ediyor. Ziyaret yasağı olduğu için öğrencilerimi ve arkadaşlarımı çok özledim. Onlarla biran önce konuşmayı gerçekten çok arzu ediyorum.

23.09.2011:Gün her zamanki gibi başladı. Tahlil sonuçları geldi. PLT 60 a indi. Düşmesi istenmiyor. Aynur hanım normal dedi. Bugün kemoterapinin 2. Kür 3. Dozunu aldık. Pazartesi 4. Yü alıp  kürü bitireceğiz. Aynur hanım” bünyeniz bu tedaviye iyi cevap verdi” dedi. 2. Kürden sonra tahlil yapılacak sonuç iyi çıkarsa son aşaması olan OTOLOG (ilik nakli) yapılacak. Aynur hanım “Ankara’ya sizi ben götüreceğim” dedi. Zonalar nerdeyse söndü bir rahatsızlık vermiyor. Arayanlar oluyor. Uşaktan M. Soba, Y.Uzun, Dr. Ayşe Özdemir aradılar, konuştuk. Ayşe hanımın babası vefat etmiş başsağlığı diledi. Buradan İbrahim ALTAY Hayrı ŞENOL aradı. Gediz’den Saadettin Dayım yengem aradı. Musa ve Emel Yılmaz aradı, konuştuk. İştahım normale döndü, yemeklerimi yiyorum. Hava hafif serinledi. 19 derece. Ara sıra yağmur çiseliyor, bizde pencereden yemyeşil bahçeyi ve Konya’yı seyrediyoruz. Sabiha’yla konuştuk. Hazırlık okuluna başladı. Bazı İngiliz hocalar gelmiş. 400 TL lik kitap takım alacakmış. Al dedik.

24.09.2011 Cumartesi: Güne her zamanki gibi başladık. Kahvaltı, sonuçlar, rutin ilaçlar ve telefonla arayanlar. Aynur hanım yok. Cumartesi-Pazar doktor yok. Ama diğer görevliler aynen devam ediyor.

25.09.2011 Pazar: Hastanede 33. Gün tamamlandı. Yarın ikinci kür de bitmiş olacak ve inş. Taburcu olacağız. Böylece tedavimizin 1. Aşamasını bitiriyoruz. 2. Aşamada kemoterapiye devamı yoksa ilik nakli mi olacak Aynur hanım karar verecek. Onu bekliyoruz. Hastaneye geldiğim günlere göre kendimi daha iyi hissediyorum. Oturup kalkmamda ve hareketlerimde daha rahatım. Fakat hiç düzenli, uykum yok zira 33 günden bu yana tedavi süresinde her gece saat 20-24 de ateş tansiyon kontrolü 02 de kan alınması gibi sürekli işlemler var. Bu arada günde 3 litrede su içiyorum. Buna bağlı olarak da çok idrara çıkıyorum. Her halde bunlardan olsa gerek düzenli bir uykum yok. Buna rağmen kendimi iyi hissediyorum. Yorgun ve bitkin değilim. Eşimle beraber hastanenin konforlu odasında (onkoloji KİT 217 sanki otelde tatil yapar gibi yaşıyoruz. Tabi şunu da ilave edeyim. Başta torunlarım ve çocuklarım olmak üzere ailemi kardeşlerimi onların ailelerini ve diğer mesai arkadaşlarımı, eş ve dostlarımı özlüyorum. Bu özlemimi de telefon görüşmeleri ile gidermeye çalışıyorum. Ziyaret yasağına uyuyoruz. Sağlığımıza dikkat ediyoruz. Zona neredeyse iyileşti ona da seviniyorum. Tv seyrederken tesadüfen Boğaziçi Ün. Eski Rektörü Prof. Dr. Ayşe SOYSAL’ın da kansere yakalanıp iyileşmiş olduğunu gördüm. 6 sene kadar önce kendisiyle birkaç kere telefonla görüşmüştük. Konu şuydu: Boğaziçi Ün. De bir Ermeni Konferansı düzenlenmişti. Israrla istememe rağmen beni kabul etmediler. Dinleyici ve soru sorarak tartışmacı olarak katılmayı istedim. Ona dahi izin vermediler. Bu vesileyle kendisiyle birkaç kere görüşmüştüm. Esasen tanıdığım kadarıyla iyi bir akademisyen olan Ayşe SOYSAL2ın iyileşmiş olmasına sevindim. Tedavinin nasıl bir gelişmeyle süreceğini henüz bilmediğim burada hayat felsefemle ilgili şu değerlendirmeyi yapmak istiyorum.

HAYAT FELSEFEMİN ÖZÜ

59 yaşındayım 60 da sayılsa olur. İyi bir ailede yetiştim. Babam Celil hoca gençliğinde “Alıkını Celil” diye bilinirmiş. Daha sonra Celil Hoca denilirdi. Okumaya ve ilme çok önem veren tam anlamıyla (Ümmet-i Vasat) olarak tanımlanabilecek olan bir köylü çiftçi insandı. Annemde öyle idi. 12 çocuk büyütmüşler çoğunu okutmuşlar. Benim için her zaman gurur duyulacak bir aile oldu. Ben de bu yaşıma kadar ailemin gösterdiği istikamette okudum çalıştım. Profesör oldum. Arzu ettiğim ve istediğim hemen her şeye kavuştum. Benimde güzel bir ailem oldu. Akıllı ve zeki 3 çocuğum oldu. İkisi üniversiteyi bitirip iş sahibi oldu. Birisi de bu sene üniversiteye gitti. 2 tane de güzel torunum var. Damadımın da oğlumdan farkı yok. Saygılı ve efendi bir çocuk. Zaten 4 çocuğum var diye söylüyorum. Çocuklarımı kız erkek diye asla ayırmam.

35 senedir çok mutlu bir evlilik hayatım var. Çocukluk günlerimden beri hatırladığım kadarıyla çok rafine, düzgün ve sağlıklı bir hayat yaşadım. Bilinen hastalıklardan veya genetik hastalıklardan (şeker tansiyon kalp ülser) hiçbir hastalığım olmadı. Hayatımı da dolu dolu geçirdim. Önce Fransı8z edebiyatı sonra tarih okudum. Kariyer yaptım. Profesör oldum. Birçok öğrenci ve tarih hocası yetiştirdim. Şu anda benim yetiştirdiğim öğrencilerimden Profesör olanlar bile var(İstanbul, Gaziantep, Antalya ) üniversitelerinde, her ünvanda çalışan öğretim üyeleri var. Hepsiyle gurur duyuyorum. Üniversitelerde Y.Okul müdürlüğü ve Dekanlık da yaptım. Bu akademik hayatım yanında siyasetle de uğraştım. Belediye başkanı adaylığı, milletvekili adayı da oldum. Nerdeyse çocukluk yıllarımdan bu güne kadar Türkiye ve dünya meseleleri ile uğraşmaktan ve onlara kafa yormaktan hiç geri kalmadım. Yayınladığım 7 kitabımda da ve yazdığım yüzlerce bilimsel veya popüler makalelerde de gazete yazılarımda da televizyon konuşmalarımda da doğru bildiklerimi hep anlattım. Fikir istikametimde de hiç sapma ve dönme olmadı. Türk milliyetçiliği bilimsel bir tez olarak hayatım boyunca savundum. Fikirlerim hiç değişmedi. Sadece gelişti. Her gün yeni şeyler öğrenerek fikir ve düşünce dünyamı zenginleştirmeye ve çağın gelişimine uyarlamaya çalıştım. Atatürk ilkelerinin İnkılapçılık bölümünü çağdaşlaşma olarak yorumladım ve öyle anlattım.

Böyle geçmiş hayatımın 60. Yılında gelen bu hastalığı şöyle değerlendiriyorum. Aklımın erdiği ilk günlerde Tanrıdan bir nida gelseydi ve bana 60 sene yukarda özetlediğim gibi güzel bir hayat vereceğini ve bugünde böyle bir hastalığa düçar olacağım söylense ve fikrim sorulsaydı, içtenlikle söylüyorum ki, tereddütsüz kabul ederdi. 60 senelik güzel bir hayatın devamında birkaç sene (sonucu bilemiyorum) böyle bir hastalıkla uğraşmayı bir bedel olarak değerlendirir ve kabul ederdi. Hastalıkları hiçbir zaman yi-kötü diye değerlendirmemişimdir. Zira hastalığın iyisi yoktur. Hepsi ızdırap verir. Ayrıca hastalıkla ölüm arasında asla bir bağ kurmam. Hep şöyle düşünürüm.  “şu anda hastane odaları çeşitli hastalıklardan muzdarip hastalarla doludur. Bahçeler yollar sokaklar da gezip tozan sağlıklı insanlarda doludur. Hepimiz ç0ok iyi biliyoruz ki, o sağlıklı insanların pek çoğu çeşitli vesilelerle (trafik, terör, doğal afet, kalp krizi vb) hastane odalarındaki hastalardan daha önce ölecekler.” Bu da gösteriyor ki ölüm ve hastalık iki önemli olgudur. Birbirinin devamı değildir.

Ayrıca ölümü de ben şöyle değerlendiriyorum. Eşim ve çocuklarımla çok severek yaşadığım bir evden çıkarak, yine geçmişte çok severek yaşadığım ve onları özlediğim annem babam, kayın pederim, ağabeylerim, ablam ve sevgili baldızımın yaşadığı eve geçmek gibi düşünüyorum. Yani bir evden çıkıp başka bir daireye geçmek gibi düşünüyorum. Yani Mevlana’nın dediği gibi; o “sevgilisiyle buluşmak” olarak tanımlamış, bende “sevdiklerime kavuşmak” olarak tanımlıyorum. Bunda da korkulacak ve üzülecek bir taraf yoktur.

Babamdan 28 sene (1983) annemden 12 sene (1999) kayınpederimden 9 sene(2002) baldızımdan 20 sene(1991) ablamdan 15 sene (1996) Ali abimden 5 sene(2006), Mehmet abimden 4 sene (2007) dir ayrıyım. Elbet bir gün hepimiz beraber olacağız. Bunu birkaç sene önce veya sonra olmasının bir önemi yoktur.

< - Geri Dön

ÖZ GEÇMİŞ
İLETİŞİM
ZİYARETÇİ DEFTERİ
DİĞER BAĞLANTILAR
ANASAYFA
Vefat ve Teşekkür
GERİ DÖN
Ziyaretçiler
Toplam :   1989410
Bugün :   602
Aktif :   602

Örnek Köy


Anasayfa | Makalelerim | Kitaplarım | Güncel | Anketler | Yazılarım | Tartışalım | İletişim | Ziyaretçi Defteri | Öz Geçmiş

Web Tasarım: www.linearyazilim.com