MİLLİ EĞİTİMDE YENİ DÜZENLEME ( 3x4 Sistemi) Prof. Dr. Durmuş YILMAZ Hükümet ani bir kararla Milli Eğitimde 1998 yılından bu yana uygulanan zorunlu ve kesintisiz 8 yıllık eğitime son vererek yeni bir sisteme geçti. Zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı fakat aktarmalı ve okul tercihine dayalı hale getirildi. Buna kısaca 4+4+4 sistemi denildi. Başta Başbakan olmak üzere hükümet yetkili ve sözcüleri konuyu maalesef siyasal yönden değerlendirdiler ve “28 Şubatın izlerini silmek” ya da “Bütün okulları İmam-Hatip Okulu haline getirmek…” gibi yanlış bir yol seçtiler. Diğer taraftan sisteme karşı çıkanlar da konunun siyasallaşmasının yanında özellikle okula başlama yaşının 66 aya indirilmesini esas alan bir tartışma ile konuya yaklaştılar. Bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı da yanlış bir kararla isteyen velilerin sağlık kuruluşlarından rapor yanlış almak suretiyle çocuklarını okula göndermeyebileceklerini söylediler.Bu tümden yanlış bir uygulama idi. Zira sağlıklı çocuğu sırf okula göndermemek için doktora götürerek ona “Hasta” ya da “Sağlıksız, gelişmemiş” raporu almak o çocuk için hiç de iyi olmayacak sonuçlara yol açabilir.Mahallede beraber oyun oynadığı çocuklar okula gidince kendisi hasta ve gelişmemiş olduğu için okula gidememek o çocukta ileri senelerde ortaya çıkacak bozukluklara sebep olabilir. Bütün bunlar bilimsel olarak ele alınmadı. Tartışmalar bütünüyle siyasal ya da pedagoji ilminin doğruları dışında yürütüldü. Zaten bir sonuca da varılamadı. Tartışma nasıl ve hangi zeminde olmalıydı. Biz bu yazımızda bunu ele alarak ana hatlarıyla irdelemeye çalıştık. Yeni sistem nasıl tartışılmalıydı? Her şeyden önce unutulmamalı ki, eğitim asla ideolojik değil bilimsel bir faaliyettir. İdeolojisi olsa olsa devletin kuruluş felsefesinin öğretilmesi şeklinde olabilir ki bu da öğrencilere millî tarih, millî edebiyat, resmî dil, güzel Türkçe öğretilmesini esas alması şeklinde olur. Bunun dışında eğitim bilim temelinde düzenlenmeli, bilim verileriyle ele alınmalı, faydası zararı bu temelde değerlendirilmelidir. Bir kere daha vurgulayalım ki, ülkemizde böyle olmamıştır. Eğtimde esas alınması gereken 3 faktör vardır ki asla ihmale gelmez. 1)Eğitimcilerin Eğitilmesi, 2) Fiziki Yapının Hazırlanması, 3)Yeterli Materyal (Ders Araç-Gereçleri). Şimdi bunları tek tek ele alalım ve önemini belirtmeye çalışalım. Ülkemizdeki tartışmanın ağırlık noktasını oluşturan şu 60 ya da 66 aylık çocuklar meselesi üzerinde duralım. Kabul etmeliyiz ki, eğitim beşikten mezara kadar giden bir süreçtir. Yani her yaşta eğitim alınabilir de verilebilir de. 66 aylık çocuğa da eğitim verilebilir , 66 yaşındaki insana da eğitim verilebilir. Yeter ki yukarıda belirttiğimiz 3 faktör sağlanmış olsun. Bunu söyledikten sonra şimdi bu şartları ele alalım. 1) Eğitimcilerin Eğitilmesi
Bu gün Millî eğitim sisteminde görev yapan öğretmenlerimiz genellikle Eğitim fakültelerinden mezun olmakla birlikte bundan yaklaşık 20 sene kadar önce alınan bir kararla Eğitim Fakültesi mezunu olmadıkları halde öğretmen olarak görevlendirilen öğretmenlerimiz vardı. Bunlar Ziraat Mühendisi, İşletme Fakültesi, İletişim Fakültesi vb. fakültelerden mezun olmuş öğretmenlerimizdir. Zaman içinde öğretmenliğe intibak etmiş olmalarını görüyor ve biliyoruz. Fakat yine de temelde bir öğretmenlik eğitimi almamış olmaları bir eksiklik olsa da çok önemli değildir. Çocuk psikologları çok iyi bilirler ki, küçük yaştaki çocuklar arasında yaş farkı çok fonksiyoneldir. Yaş ilerledikçe bu fark azalır ve orta ve ileri yaşta önemini kaybeder. Örneğin, 48 aylık bir çocukla 52 aylık bir çocuk arasında ciddi bir yaş farkı vardır, ya da 60 aylık bir çocukla 66 aylık bir çocuk arasında ciddi bir yaş farkı vardır. Oysa 48 yalındaki bir insanla 52 yaşındaki bir insan arasında bu kadar önemli bir yaş farkı yoktur. Emsal bile sayılabilirler. İşte bu sebepten küçük çocukların eğitiminde görev alacak öğretmenler için fakültelerde aldıkları eğitim yeterli gelmez. Bu öğretmenlerin ayrıca bir “Özel Eğitim” almaları gerekir. Bu eğitim şu 4 başlık altında olmalı ve yeterli sürede alınmalıdır. a)Çocuk Psikolojisi. Yeni sisteme göre 1. Sınıfa gelen ve 66 aylık tabir edilen öğrencilerin eğitimini verecek olan öğretmenler mutlaka bu özel eğitimi almış olmalıdır. O çocukların psikolojini bilemeyen ve bu güne kadar normal olarak 72 aylık çocukları okutmuş olan öğretmenler , ne kadar deneyimli olurlarsa olsunlar bu küçüklerde başarılı olamazlar. Fakültede gördükleri ders kesinlikle yeterli olmaz. Bu öğretmenler bakanlığın düzenleyeceği hizmetiçi kursla muhakkak Çocuk Psikolojisi eğitimi almalıdır. b)Çocuk Davranışları. Yine aynı kurs içinde öğretmenlerimizin alacağı ikinci bir ders (Kurs) “Çocuk Davranışları Eğitimi” olmalıdır. Bilindiği gibi Davranış Bilimleri diye bir bilim dalı vardır. 66 aylık çocuğun davranışı ile 72 aylık çocuğun davranışı aynı değildir. Bu çocuklar büyüklerine göre daha hareketli ve yerinde duramaz çocuklardır. Bu çocuklar geleneksel okul sıralarında üçerli dörderli vaziyette oturamazlar. Sık sık yerlerinden kalkarlar ya da kalkmak isterler. Eğer öğretmen çocuklara “…Yerine otur…Kalkma…Beni dinle…Dersi dinle…” gibi uyarılarda bulunursa çocukla irtibatı kopar. Bir müddet sonra öğretmen ve çocuk sinirlenir. Hepimiz çok iyi biliriz ki, evimizde bile bu yaştaki çocukları 40 dakika aynı yerde hareket etmeden oturtamayız. Bir de çocuklar 3’lü oturuyor ve kalkması zor oluyorsa problem daha büyür ve çocuk sağında ve solunda oturan diğer öğrenci ile kavga eder. Öğretmen bunlara engel olamaz. Diğer taraftan bu yaştaki çocuklar bazı davranışlarını gizlerler. Mesela, tuvalete gideceğini kimseye haber vermez. Öğretmeninden utanır. Gizlice gider, fakat temizliğini iyi yapamaz, onu da söylemez. Başka bir sorun ortaya çıkmış olur. Yine aynı yaş grubu içinde çocuklar arasında daha güçlü kuvvetli olanların daha zayıf ve çelimsiz olanları ezmesi ya da ezmeye çalışması şeklinde bir davranış görülür. Öğretmenin bunları bilmesi ve gözlemlemesi ve de önlemesi gerekir. Birkaç kere daha büyük bir çocuk tarafından sıkıştırılan küçük çocuk okuldan soğur ve ailesine “Ben okula gitmeyeceğim…Beni dövüyorlar…” türünden şikayet etmeye başlar. c)Çocuk Edebiyatı. Öğretmenin Hizmetiçi Eğitimde alması gereken kurslardan birisi de “Çocuk Edebiyatı”dır. 66 aylık çocuklara doğrudan Okuma-Yazma, Matematik vb. dersler okutulamayacağına göre öğretmenin bu çocukların okulu sevmelerini ve alışmalarını sağlayacak bir şeyler yapması gerekecek. Bunların başında iyi bir Çocuk Edebiyatı bilgisi gelir. Masallar, Şiirler, Oyuncaklar ve Oyunlar buna dahildir. Fakültede görülen derslerin bu çocukların eğitimi için yeterli olmayacağını yukarıda belirttik. Bu bir yeni durumdur ve 72 ayın altındaki çocuklar için seçilmiş bir müfredat ile olmalıdır. d)Çocuk Bakımı. 66 aylık çocukları okutacak öğretmenlerimizin Çocuk Bakımı konusunda da özel bir kurs almış olmaları gerekir. Bu çocukların içinde özellikle tuvalet temizliklerini düzgün yapamayan, ellerini doğru dürüst yıkayamayan çocuklar olur. Yine unutulmamalıdır ki, bu çocukların aile kültürleri , sosyal, ekonomik vb. diğer durumları birbirinden farklıdır. Kendi evinde klozette tuvaletini yapana çocuk okulda alaturka tuvaleti ya da evinde alaturka tuvalet kullanan çocuk okulda klozeti kullanamayabilir. Üstünü kirletebilir. Tuvalet kullanmada zorlanan çocuk çişini tutmaya çalışırken kaçırabilir. Bu durumun sınıf arkadaşları tarafından görülmesinden utanacağı için saklar. Görüldüğü zaman da ağlamaya başlar. Böyle durumlarda öğretmene çok iş düşer. Ayrıca çocuklarda küçük çaplı beslenmesini düzgün yapamayanlar, iştahsız , yemek istemeyen çocuklar olur. Böyle durumlarda da öğretmen ne yapacağını bilmelidir. İkinci Önemli faktör (Etken) Fizikî ortamın uygun olmasıdır. Yani Okul Bahçesinden başlayarak, koridorların, ve en önemlisi dersliklerin bu çocuklar için düzenlenmiş olmasıdır. a)Derslikler. Derslikler kesinlikle 3’li 4’lü çocukların oturacağı sıralar şeklinde olmamalıdır. Yukarıda da yazdık. Bu çocuklar 40 dakika yerlerinden kalkmadan asla oturamazlar. Onun için çocukların ders sırasında ara sıra yerlerinden kalkmalarına izin verecek şekilde düzenleme yapılmalıdır. Çocuk ara sıra yerinden kalkar, başka bir arkadaşının yanına gider, ona oyuncağını gösterir, ya da onun elindeki oyuncağa bakar, sonra gelir yerine oturur, fakat bir müddet sonra yine kalkmak isteyebilir, hatta bu arada tuvalete de gitmek ya da su içmek isteyebilir. Çocuğun oturduğu sıra buna uygun olmalıdır. Öğretmen de çocuğun bu davranışlarını anlayışla karşılamalı ve çocuğu bu konularda zorlamamalıdır. O onun davranış modudur ve yapmazsa mutsuz olur. Eğer dersliğin fizikî yapısı buna uygun değilse çocuk kadar öğretmen de zor durumda kalır.Çocuklar sık sık sıradan girip çıkma hususunda birbirleriyle kavga ederler ve sonunda öğretmenin sabrı taşabilir.Diğer çok önemli bir husus, sınıftaki çocuk sayısıdır. Öğretmenin bu çocukları sürekli gözlemleyeceğini dikkate alırsak sayı kesinlikle 20’yi geçmemelidir.30,40 veya daha fazla mevcutlu sınıflarda bu çocuklara düzgün eğitim verilmesi asla mümkün değildir. Öğretmen de yeterli olsa, fiziki yapı da uygun olsa bu mümkün olmaz, zira öğretmenin çocukları gözlemlemesi ve izlemesi mümkün değildir. Bir öğretmen 30, 40 çocuğun ne bakımı ile ne davranışları ile ilgilenemez. “Ülkemizin şartları böyle…”diyerek bu konu ihmal edilmemelidir. b)Oyun Alanları. Bu yaştaki çocuklar esasen oyun çocuklarıdır. Bunlar için uygun oyun alanları düzenlenmelidir. Bu çocukların öğretmen gözetiminde veya kendi başlarına arkadaşları ile beraber oyun oynayacağı uygun alanlar olmalıdır.Temiz ve güvenli alanlarda bu çocuklar enerjilerini boşaltmalı deşarj olmalıdırlar. Çocukların oyun alanları daha büyük çocuklar tarafından kullanılmamalıdır ki, bu çocuklar rahat hareket edebilsinler. Eğer daha büyük çocuklar oyun alanına gelecek olurlarsa küçükler kendiliğinde alandan çekilirler. Bu da çocukların enerjilerini başka şekilde, yani istenmeyen şekillerde boşaltmaları sonucunu doğurur. Oyun alanlarında dikkat edilmesi gereken önemli hususlardan birisi çocukların koşma alanlarıdır. Bu yaştaki çocuklar çok koşarlar. Onları dar alanlarda oyuncaklara mahkum etmek doğru değildir. Onların koşarak oynayacakları alan yaratılmalıdır. c)Materyaller (Ders, Oyun Araraç-Gereçleri). Çocukların eğitim sırasında oyuncakların etkisi çok fazladır.Bir su dolu leğenin içinde kağıttan yapılmış bir gemiyi yüzdüren çocuk, suyun kaldırma gücünü ve ve cisimlerin özgül ağırlığı konusunu kitapta yazan bilgiden çok daha kolay ve çabuk öğrenir. Onun için oyuncaklar yalnızca eğlendirici ve çocuğu oyalayıcı olarak değil eğitici olarak tasarlanmalı veya böyle tasarlanmış oyuncaklar tercih edilmelidir. Ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da çocuklar yüksek ses çıkaran oyuncakları severler. Bu oyuncaklar açık havada çocuklara verilebilir, fakat kapalı ortamlarda yüksek ses gerek oynayan çocuğa gerekse diğer çocuklara zarar vereceği için ayrıca da bir gürültü kirliliği yaratacağı için buna da dikkat edilmelidir. Kısaca çocuklara verilen eğitim ağırlıklı her çeşit malzeme ve materyal,- gösterilecek film veya çizgi filmler buna dahildir- dikkatle seçilmeli ve sık sık da testler yapılarak bu malzemelerden çocukların ne öğrendiği eğitim adına ne kazandığı araştırılmalıdır. Sonuç
Öğrenci velilerinin “Çocuklarımız küçük, okula uyum sağlayamazlar…” yönündeki itiraz ve yakınmaları esasen haklı olup fakat temelde yukarıda sıraladığımız durumlara dayalı bulunmaktadır. Eğer bizim saydığımız şartlar hazırlanmış ve velilere gösterilmiş olsa şikayetlerin büyük bir bölümü kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Şimdi bu konuda Bakanlık tarafında uygulanması gereken çok önemli bir hususa işaret etmek istiyorum. Eğitimcilerin eğitilmesi ve izlenmesi 66 aylık veya daha küçük çocukları (Ana Okulu) eğitiminde görev alacak öğretmenler yukarıda kısaca açıkladığımız üzere Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yeterli bir eğitimden (Kurs) geçirildikten sonra bu öğretmenlerin yapılacak sınavlarla yeterlilikleri tespit edilmeli ve kendilerine konunun uzamanı oldukları hakkında bir belge verilmelidir. Atanmalarında ve ücret durumlarında bu belge dikkate alınmalıdır. Görev esnasında da bu öğretmenler yine aynı eğitimi almış olan müfettişler tarafından denetlenmeli ve yeterlilikleri sürekli kontrol edilmelidir. Performansı düşen öğretmenler olursa sistemden çıkarılmalıdır. Bu sistem içinde belirli bir süreyi başarıyla tamamlayan öğretmenler “Eğitici” olarak görevlendirilmeli ve yeni mezun öğretmenlerin eğitiminde görevlendirilmeli sistem bu şekilde sürüp gitmelidir.Hedef Türkiye’nin bütün okullarında bu öğretmenlerin görevlendirilmesi olmalı ve en önemlisi bu konuda geç kalınmamalıdır. Geç kalma çok sayıda öğrencinin mağduriyeti ve hatta heba edilmesi anlamına gelir ki bu ülkemiz için büyük bir kayıp olur. Son söz olarak şunu da söyleyelim: 66 aylık çocukların örgün eğitime başlaması Ana Okulu eğitimini olumsuz yönde etkilememeli, Ana Okulu eğitimi ihmal edilmemelidir.
|
|
||||||||||||||||||||||||||
|