KURAL BOZULMADI
Durmuş Yılmaz
TBMM’nin 23. Dönem seçimleri yapıldı. Adalet ve Kalkınma Partisi %47 civarında bir oy ve 340 milletvekilliği ile birinci parti olarak iktidarını yeniledi. Cumhuriyet Halk Partisi %21’lik bir oy ve 112 milletvekilliği kazanarak Ana Muhalefet görevine devam hakkı kazandı. Milliyetçi Hareket Partisi de %14’lük bir oy ve 71 milletvekilliği ile ikinci muhalefet partisi olma görevini üstlendi. Bağımsız olarak meclise giren bir kısım milletvekili de yakında DTP’ye katılarak 3. bir muhalefet partisi oluşturacaklar. Bu durumda TBMM’de 4 parti yerini almış olacak. Demokrasiye geçiş tarihi olarak kabul edilen 1946 yılından bu yana Türk halkı kendi demokrasi kriterlerini geliştirdi. Aradan geçen 60 senenin sonunda şu ortaya çıktı: 1.Türk halkı koalisyonlara sıcak bakmıyor ve Tek Parti iktidarını arzu ediyor. 2.Bir seçim döneminde tek başına iktidara gelen parti, takip eden 2. seçimi de kazanıyor. Yani halkımız bir iktidarın hazırladığı ve uygulamaya koyduğu projelerin bir dönemde tamlanamayacağını kabul ediyor ve o partiye projelerini tamamlaması için bir fırsat daha veriyor. 1950,1954, 1957 seçimleri; 1965 ve 1969 seçimleri; 1983 ve 1987 seçimleri hep böyle olmuştur. 2002 ve 2007 seçimleri de böyle oldu. Bu durum halkımızın istikrara gerçekten önem ve değer verdiğini gösteriyor. Fakat bir şey daha var: Türkiye tek parti iktidarları zamanında belki önemli yatırımlar, ekonomi hamleleri vs. yapıyor. Fakat siyasal açıdan aynı şeyleri söylemek mümkün değil. Siyasal krizler, bu arada, darbeler, muhtıralar, müdahaleler de tek parti iktidarları zamanında oluyor. 27 Mayıs 1960; 12 Mart 1971; 12 Eylül 1980 kesintileri hep tek parti baştayken oldu. Koalisyon zamanlarında ekonomi alanında yavaşlama, enflasyonda artış vs görülmekle birlikte siyasal alanda daha uzlaşmacı bir tavrın hüküm sürdüğü görülmüştür. Bunda iktidarı oluşturan partilerin halk desteğinin daha kuvvetli olmasının rolü inkar edilemez. Gerçekten de 22. Dönemde 360 gibi bir sandalye ile tek başına iktidar olan AKP siyasal alanda ciddi krizlere sebep olmuştur. Zira 360’lık parlamento çoğunluğunun arkasındaki destek yalnızca % 34.5 idi. Oysa 21. Dönemin 3 partili zayıf koalisyonun halk desteği %50 civarında idi. Bunun için 10. Cumhurbaşkanı problemsiz seçildiği halde, 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi, ve TBMM seçimleri yenilendi. Batı demokrasileri bizden daha çoğulcu ve daha katılımcı bir anlayış içinde gelişti. Bizimki öyle olmadı. Tıpkı ticari hayatta olduğu gibi siyasî hayatta da paylaşmacı bir anlayış gelişmedi. Halkımızın istek ve arzularına paralel görüşler geliştirmeye özen gösteren partilerimiz siyasal paylaşıma, yani koalisyonlara hiç sıcak bakmadılar. Öyle oldu ki, rakipler bir birlerini başka bir parti ile koalisyon hazırlığı içinde olmakla suçladılar. Suçlanan partiler de neredeyse yeminler ederek(!) asla koalisyon yapmayacaklarına halkı inandırmaya çalıştılar. Fakat yine de halk inanmadı ve koalisyon yapabileceği ileri sürülen partilere iktidar görevi vermedi. Şimdi beklenen, fakat yeni bir dönem başladı. 23. Dönem TBMM’nin ilk görevi, bu alanda ilk sınavı da denilebilir, 11. Cumhurbaşkanını seçmek olacak. Sonra da AKP iktidarı kaldığı yerden ülkeyi yönetmeye devam edecek. Bazı icraatın tartışılacağı kesin, fakat heyecanla beklenen husus, Meclis’e “Kanuna karşı hile” yoluyla giren DTP’lilerin tutum ve davranışlarıdır. Eğer, Türk halkında “İmralı mahkumunun Meclis’e girmiş olduğu” şeklinde bir algılama oluşursa bu dönem çok ciddi olaylara gebe demektir. Geçmiş yıllarda Tek Parti iktidarları zamanında istenmeyen fakat yaşanılan durumlar ya da benzerleri tekrar yaşanabilir. Yani Tarih tekerrür edebilir. Bu tehlikeyi Başbakan R.T. Erdoğan da fark etmiş olmalı ki, her mitingini , sanki yemin ettirir gibi, “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet” sloganlarını halka tekrar ettirerek bitirmiştir. 23. Dönemin milletimize, ülkemize, devletimize hayırlı olmasını diliyoruz.
|
|
||||||||||||||||||||||||||
|